Boğuluyorum

Boğuluyorum!

10 gündür youtube yoktu Türkiye sınırlarında, üç ayrı mahkeme tarafından kapatılan. Periyodik halde youtube sansürleniyor, hatta hayatımıza nerdeyse olağan sıkıntı-buhran-az rahatlama döngüsünün parçası oldu. Mesele özellikle youtube'un sansürlenmesi değil, herşeyin sansüre maruz kalması, sansürün olağanlaşması ve sansüre yönelik tepkisizlik. Sansürün izleyicisi olmak sansürün üreticisi olmakla bir. Polisten devletten daha kötüsü: otosansürümüz.

Bir de özgür medyanın özellikle de büyük kitlelere ulaşabilen bir medyanın olmaması da kötü bir elek. Tepkisizlik hissi de veriyor bu durum. Eleştirinin medyası yok tıpkı siyasi partisinin olmadığı gibi.

Bana olan bu: Geldiler!!! Günlerdir üzerine düşünuyorum; totaliter sistemin bireyde meydana getirdiği "politik depresyon" olsa gerek. Mantık dışının bireydeki tezahürü...Sadece gazete okumak ve haber almanın yarattığı şok ve şaşkınlık...Yanlızca Türkiye değil haberler tüm dünyadan can sıkıcı. Ne den bahsedeyim ne diyeyim bilemiyorum, bildiğin karada boğuluyorum. You tube sansürü kalktı ama Türkiyede iletişim bakanlığı ve internet suçları!!! için konulan yasa taş gibi ortada duruyor yani. 301 sözde değişecek bakalım, kendisi sansürcü yalnızca kendi gibilere demokratik parti AKP kapatılmak isteniyor. Milliyetçi militarist faşist değilsen temsiliyetin yok. Ama ben hala ne yaparım diye düşünmek, yazmak ve birtakım ufak çaplı eylemler dışında bi bok yap(a)mıyorum. Yazınca da benim gibiler okuyor zaten yani körler sağırlar meselesi... "Umarım bu da birşeydir" diye avutuyorum kendimi.

Sanatçı olarak kendimi ağır suçluluk duygusuyla başbaşa bıraktım. Bu da boğulmamda katkısı olan birşey. Ya çıkar ya batar cinsten, içinde bulunduğum çevre yani daha çok görsel sanatlar ağırlıklı güncel sanat çevresi tamamen profesyonelliğe vurmuş kariyerist ve durumları sömüren bir tutuma doğru gitti bile. Biliyorum kimse bunu kasıtlı olarak planlayıp istemiyor ama sonuçta ortaya tam da bu çıkıyor. Üretiyorum üretmesine ama ne bir galeride sergi yapmak ne de işlerimi insanlara göstermek istekliliğindeyim. Sanatı bildiğim yapabildiğim haliyle bırakıp, bunun dışında üretmek istiyorum yani sanatı başka türlü... Herneyse aynı kapıya çıkacak nasılsa... yani zor bu politik depresyonla, ürettiğinle gururlanmak.

Duyduğum sorumluluk beni araştırmaya itiyor elle tutulur birşeyler yapma niyetiyle. "Bu toplumda bireyler nasıl kendi hakları için mücadele edebilir" Özellikle temsiliyeti bulunmayan, alt sınıflar ve onun altı ile ilgili olarak. Kaynaklara ulaşma hakkı veya imkanı bulunmayanların güçlenmesi üzerine. Ama bu araştırma beni giderek daha fazla izole ve kısır ediyor. Belkide verimli kullanacağım bir şekilde gelişmediği ve evde kendi kendine türünde bir araştırma olduğu için. Ne bileyim belki sosyoloji okurum bu sene...Paula Freire nin Okuryazarlık üzerine bir kitabı var. Mintz in şeker ve güç ayrıca Weber'in İstanbul gecekondularındayaşayan kadınların politik katılımcılığı üzerine. Bu üç kitap birbirinden ayrı konularda ama temelde "kendi kendini güçlendirme" üzerine... örgütlenmenin, eğitimin ve temelde eleştirel düşüncenin bireyi nasıl güçlendirdiğine ilişkin... Ama sorun şu ki bunlar da tek başıma kalkışamayacağım işler...

Eee neden bahsedeyim. Nevruz kutlamasında ölen insanlardan mı? Politik temsiliyeti olmayan insanlardan kurulu koca bir ülkeden mi? Sosyal adaletsizlikten mi? Demokrasinin yokluğundan mı? Büyük çöküşten mi? Bölünmekten niye korkulsun ki çöküyorken... Bu ülkenin yönetim biçimi ne? Kimler yönetir? Rejim nedir? Hayır bilmek istiyorum ki o merciye laf edeyim. Tabi böyle bir laf etme muhalefet hakkım da yok. Yarısı açıkça yasak diğer yarısı otosansür...

En temel insani haklardan yoksun olunan bir yerde, devletin halkı üzerinde keyfiyete varan kararlarıyla baskı üretiyor, halkın seçtiği partiler kapatılıyor ee şimdi demokrasiden kim bahsediyor? Bir ülkede insanlar -kendileri için var olan- devletten, polisten, askerden korkarsa... Ve bir kısmı da bu devletten, polisten askerden medet umarsa, her türlü bölünüyoruz diye o denli açken üstelik... Evet bölünüyorsak da "ekonomik" bakımından "bölünüyoruz" fikren herkes bölünmüştür zaten!

İşte böyle bir gerçekliğin içinde "galerinin korunaklı doğasında olmak" üzerine düşünüyorum. Benim insan olarak konuşmaya ve düşündüklerimi söylemeye hakkımın olmadığı bir coğrafyada sanatçı olarak yerim neresi?

Kapana kısıldım.

No comments:

Search This Blog