Bu gün bir arkadaşıma giderken gelip geçmeye alışık olduğum kaldırımdaki yabani ot hakkında yazacağım. Yani o yeşil bitkinin varlığından rahatsız olan zihniyetten.
Ben bitkileri severim, otların çoğunu tanırım ve kendi çevremdeki, evimde kendi yetiştirdiklerim dışında yol kenarlarında geçtiğim yerlerdekileride yeşil bitkileri kontrol ederim, takip ederim. Çoğunu aklımda tutarım yaprakları ne kadar büyümüş, hala yerindeler mi? İşte böyle şeyler... çocukluğumdan beri yerlerini ezberler, boylarına bakarım şimdi şimdi anlıyorum bu benim kendime döndüğüm dinlendiğım meditasyonummuş.
Bu konumuz olan yabani ot digerlerinden oldukça farklıydı, betonun arasından gitgide büyüyen bu yabani otun neredeyse yarim metreye hadar buyumesine çok şaşirirdim. Koyu yeşil ufak yaprakli yabani bir çalicik olmustu.Ama deliden akilliya doner bitkiler iyi yer bulurlarsa işte bu da guzelleşmişti. Bir diregin dibinde bittiginden dolayi da bu gune kadar insanlardan korunmuştu ta ki bu gun kesilip kemen kokunun yanina birakilana kadar. Hafif sertlesmis köküyle, yeni kesilmiş minyatür bir ağaci andırıyordu bitki.
O son derece zararsiz kendi halinde duran ot kimin sinirini bozdu diye düşündüm.
Yararsizdir o ot cunku yenmez, sus bitkisi olmaz, insanin dogaya bakisi iste bu kadar da fenadir yani.
Oysaki benim nefes almam o yararsiz yabani ota bağlıdır.
( Onemli not: Bu yazinin tophanede yaşadığımız sinir bozucu olayla ilgisi yoktur. )
No comments:
Post a Comment