İnsanlığın yalnışlarıdan, düzinelerin hayatlarını etkileyen saf kötülükten, sistematik ya da değil ayrımcılıktan, kinden, böyle yetiştirilen çocuklardan, böyle öldürülenlerden de hepsinden de derin bir hüzün çıkıyor.
Öldürülenlere üzülmek kadar kötülüğün normalleşmesine üzülmek. Hiroşima'ya atılan atom bombasının savaş suçu sayılmadığı, uluslararaı hukuka göre nedeni aklanamamış Irak işgalinin gözümüzün önünde durduğu, sonradan nedeni ufacık bir gazete haberi olarak duyurulan amaçsız bir Viyetnam savaşı örneklerinin yanında sayılamayacak kadar çok minör haksızlıkların diyarındayız. Dünya çok boktan bir yer.
Bense şimdi kendi kabuğumda okuyor, çalışıyor, sevdiğim müzikleri dinliyor ve zorla ısıtttığım ve sevdiğim evimden çıkmamamaya çalışıyorum. Kış uykusu olsa diyorum uyusak herşey geçse.
Telekomdan bir görevli geldi haftalardır bozuk olan telefon-internet hatıımı tamir için. Evimin girişi dökülüyor, izbe mi denir ondan işte. Adam kafasını uzatınca Daniel'i gördü sonra annesini. Hemen bana dönüp dedi ki "Aaaa araplar mı oturuyor alt katında aman dikkat et de hattına kaçak girip çalmasınlar. Çok çalar bunlar..." Hemen dedim ki "1 onlar arap değil, nijeryalılar, afrikalı. 2 iyi insanlar, allah korkuları var. 3 ingilizce bildiğim için konuşabiliyorum onlarla ( yani uydurmuyorum senin gibi demekti bu ) Kocasına kavuşmak için bekliyor burda İspanya' da işçi kocası, birtakım kişiler paralarını sürekli çalmasa daha iyi olacak durumları. Ya neyse öyle fakirler ama çalmazlar dedim." telekom görevlisi adam "iyi bari" dedi. ben anlayamadım nasıl da düşmanca bakmaya alışmış, önyargıları tavan yapmış ve düşünemeyen insanlarla bir ülkedeyiz biz hani adam siyah ya hemen çaldı çırptı kötü. Sen nesin be adam?
İkinci olay aklıma geliveren İstiklal caddesinde oldu birkaç ay önce. Yolda kalabalıktayım. Hızlı yürüyorum tam yanımda aynı hizzada bir ana ve kızı. Ben öyle gördüm belki de değillerdi... Karşıdan bastonuyla bir adam geliyor görme engelli. Bastonu hem onlara hem bana takıldı. Özür diledim, özür diledik, sağıma baktım kız annesine dedi ki. "Hiç anlamıyorum ne işi var bu adamın istiklal caddesinde!" Şok. Ben bildiğin şoka girdim. Kadınla göz göze geldik, "Evet kız benim kızım. özür dilerim iyi yetiştiremedim, üzgünüm" dedi bana bakışlarıyla. Yolda söylene söylene vardım gideceğim yere. Salak yosma kör adamın istiklal caddesine gelmesini eleştiriyor. Dallama. Beyin engelli. Ettiğim diğer küfürleri buraya yazamayacağım...
Vakkalar münferit olabilir bazılarına göre ama GERÇEKTİR.
----
Günlerdir ne kadar gazete ne kadar yazı varsa okuyorum. Ama en kötüsü alt alta dizilmiş yorumları okumak. İsrail haklıymış, hamas haklymış ben haklıyım ben biliyorum. Bok biliyorsunuz. Çocuklar ölüyor, hayatları hakkında kendi kararını alamayanlar ölüyor. Açlık çekiyor. Tamam halkımız duyarlı, sokakta eylemler, protestolar maç sahasına kadar indi, yardımlara hazır herkes. İsrailde bile protesto ediliyor savaş.
Peki neden biz kendi problemlerimizi veya kötücüllüğümüzü göremiyoruz?
Gazetede birkaç gün önce Diyarbakır'da polise taş atan çocuk hakkında bir haber vardı. 16 yaşındaki Hebun Hakan Akkaya 37 yedi yıl hapsi istenen. Eğer bir ülkede bir çocuk istenmeyen bir davranış içine giriyorsa bunun sorumluluğunu duyması gereken kim? Bu çocuğa ceza vermek veya vermememek sorun değil ama içine düşülen politik açmaz ile ilgili ceza alması gereken en son kişi bir çocuk.
Şimdi İsrail'in Filistin'de yürüttüğü operasyonda ölen çocuklardan dolayı üzüntü duyan insanımızın, bir insanın hayatının en güzel yıllarını hapiste geçirmesine neden olacak eylemin, gencecik bir insanın hayatı hakkında da azıcık düşünmezlermi. Yok ama düşünmezler. Bu çocuk ülkeyi bölecek çünkü.
Gördüğü her siyaha hırsız, hatta kalabalık bir caddeye çıkmış bir kör adama "buraya gelmesin" diyen insan nasıl olsun da bir çıta yükselip (kendine zarar bile verdiğini düşünse dahi) üstelik bir çocuğun temel hakkına saygı duysun?
İnsanlığı ancak kendi gibi olana yeter.
Kitaplığımda duran M. Hard& A. Negri'nin imparatorluk kitabının kapağındaki bu görüntüyü, şu an hatırlamadığım ama birkaç makalade politik argümanların arasına sembolik bir eylem olarak bahsi geçen bu protestoyu şimdi başka türlü görüyorum.
Kötü politikaların faturasını çocuklara ödeten bu insanlık, o çocuklar büyüdüğünde olabilecekleri, nasıl bir kin ve nefreti öğrettiğini farkedemeyecek mi?
Örneğimi, suçlu çocuk hakkına saygıyı bir kenara bırakıyorum. Haber için: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=915886&Date=09.01.2009&CategoryID=97
Dün manavdan alışveriş yaparken dayanamayarak aldiğim meyveleri verdiğim. ( Çünkü arada parasız kalınca ben de meyve alamıyorum ya) "Abi çürük meyve var mı? "diye manava soran minicik bir çocuğu, bu hayata, böylesine mahkum eden. Çocuklarını koruyamayan bir ülkede birdenbire çocuk hakları duyarlılığı?
İnsanlığı ancak kendi gibi olana yetenlerin cumhuriyetinde.
1 comment:
...kozmik titreşimlerimi dahi radyo vızırtısı yaptı bu âlem.
Post a Comment