politik. sanat. konusmadan sonra estiler.

İki gün önce aksamuzeri Platform Garanti Güncel Sanat Merkezinde gerçekleşen bir konuşmaya katıldım. Helena Chávez Mac Gregor'un konuşmacı olduğu konuşmanın başlığı Görünürlük Politikaları/ Siyasi Olanın Şiirselliği, Sanat ve Politika Arasındaki İlişkiyi Yeniden Düşünmek'ti.

Chávez'in gerçekleştirdiği konuşma, sübjektivitenin vurgulandığı, Ranciere etrafında dönen bir konuşmaydı. Chávez, Santiego Sierra'nın yaptığı sokak eylemlerinden alınan ses kayıtlarıyla yaptığı işi ile, Ectecera. grubunun arjantinde sokaktakta düzenledikleri politik eylemleri gösteren video kaydını izletti. Bu iki örneğin karşılaştırılmasından yola çıkarak sanatçının politik yaklaşımını ( galeri galeri ülke ülke gezen ve artık üzerinde durduğu konulardan daha çok kariyerine hizmet eden bir politik bakış sahibi sanatçı) ile ( gerçekten politik bir üretim gerçekleştiren sanatçı) türüne dair düşüncelerin aktarıldığı bir konuşma oldu. Akabinde gelişen tartışma da biraz bunun etrafında gelişti.



Por Colectivo Etcétera

Tabi şöyle bir şey de var olur ya boyle dinlerken beynin vızır vızır çalışır buluş yapar vazgeçer, kendi tasnif sistemini edindiklerini deşersin, böyle olunca güzeldir konuşmaya gitmek. Herneyse, bazı yerlerinde anlamakta zorlandım bazı yerleri sıkıcı geldi arada dışarı kaçtım. Hiperaktiviteden hallice dolandım durdum konuşma boyunca bir de tabi ingilizce aksan faktörü ve okuduğumuzda anladığımız konuşulduğundaysa anlamakta zorlandığımız ingilizce birtakım kavramlar derdi de var, ama yakaladığım kadarıyla aklıma hücum edenler şöyle.

Sierra üzerinden sorulan "Bir "demonstration" başlıbaşına bir sanat eseri olamaz ama CD ye aktarmak onu sanat yapar mi?" şeklindeki sorunun gereksizliği kafama takıldı. Aktivizm sanat mıdır? . "Bu sanat mıdır?" kesinlikle üzerinde durulacak bir soru değil. Duchamp'dan sonra da artık sorulacak soru değil. Contex-bağlam denen bişi var çünkü. Neyin sanat olabildiği hususu- herşeyin- cevabıyla sabitlendiğine göre bunun yerine sorulacak soru belkide burada "ilginç olan ne?" olmalıydı. Böylece değil ki bir sandalye sanat olurmu, bir ekonomi araştırması, sosyal bir çalışma, grup faaliyetleri, öğretmenlik, yuvarlakmasa toplantısı, bir kişinin punk hayatı da baya baya sanat olur yani. Aktivizmin sanat olup olmadığını sormak, külliyen olaya yanlış bakmak. Bence, etcetera ve şimdiki uluslararası sanat dolaşımındaki adıyla "Errorist Enternasyonal" her yönden güncel sanatın birçok sıkışma noktasında ferah bir yanıt getiriyor. Konuşulacak olan da bu.

Groys'un "what is new?" için müthiş yanıtına dönerek. Bir nevi varolanı, zaten varolanı, ışığın altına getirmek... İşte olası yeni böyle birşey ve ilginç olan da bu. Zaten var olan bir grup insanın politik aktivizminin sanat bağlamına taşınması -ama külliyen taşınması!-burda işte sanatın bilindik kalıplarından taşması ve daha büyük kapsamlı bir rejime girmesi demek. Her durumda da "sanat" keşfetmek değil "sanat türü" bir paradigma keşfetmek neyin ilginç olduğu sorusuna bir anahtar benim için.

Oda projesi, bu duruma iyi bir örnektir bu topraklardan.

Hüseyin Alptekin bu tür kollektif pratiklerde bulunabilecek "değer"i tekil olarak taşıyan bir sanatçıydı. Sanat algısı- sanattan ne anladığı benim kafamda tek tek üretimiyle değil ama duruşu ve yaklaşımıyla kocaman bir bütün olarak böyle tınlıyor. Ve böyle bir bütünlüğün sunumunun güçlüğü şahaneliğine gölge düşürmüyor. Hüseyin Alptekin'in ortaya koyduğu "fiziki görülebilir sanat eseri" eserin tamamının yüzde 5'i benim için.

----

Etceteranın dolaşım hızı ve gündeme getirdiği çok önemli. Sanatta aktivist pratikler zira yanlızca krize girmiş olan güncel politik önermelerin dışında galerinin korunaklı yapısının ve burada yer alan politik sanat pratiğinin de ötesinde bir şeye cevap veriyor.* Sanatın üretiminin sanatın sunulduğu mekanla ve eserle sınırlı kalmadığı kollektif bir durum yaratımı açısından işliyor. İşte genellikle bu tür pratiklerde galeriye geri döndüğünde -varsa eyvallah- ama estetik kriterler beni zerre kadar ilgilendirmiyor hatta bu tür sanatın en belirgin özelliği " fiziki sunumundaki" güçlük semptomik olarak ortaya çıkıyor da çıkıyor. Oda projesinde, Erroristas'da, Oliver Ressler'de veya Hüseyin Alptekin'in sanatçı portfolyosunda.

Bir yandan da politik sanatın veya her türlü sanatın aşırı -grupsentrik- yapısı ortada, galeriler sanat profesyonellerinin toplandığı mekanlar.Güncel sanat belirli bir bilgi gerektirmesi önkoşulu olan bir alan ve iyice genel izleyiciden uzaklaşan hali ortada. Sokakta, toplumda veya herhangi bir biçimde "sanat amacı" taşımaksızın yapılan-üretilen veya eylenen ama sanatın bağlamında okunduğunda galerideki "arty" sanat eserinden daha fazla şey söylemeye muktedir olanı görmek önemli. İşte erroristas bu açıdan Sanat birşeyleri değiştirebilir mi? Politik sanat eleştirdiği konuları değiştirmeye yarıyor mu? İşe yarıyor mu? Galeri nasıl bir kamusal alandır veya kamusal alanmıdır? Kollektif sanat pratiklerinin önemi nedir? gibi çoklu sorulara enteresan bir cevap niteliğinde algılanabilir. Zaten Chávez'in seçtiği yine politik içerikli iki işi karşılaştırılmayı seçme nedeni de buydu.

*Bir not: Yanlış anlaşılmasın, Ahmet Öğüt, Halil Altındere veya Burak Delier galeriye koyuyor da olmuyor demiyorum. Ben de galeride gösteriyorum ama Galeristte bombalı-tanklı halılar vardı mesela o fenaydı hatırlarsınız. Güncel sanatın politik unsurları taşıması ve bu sanatçıların popülaritesi beraberinde parazitleri de doğurdu tabii. Her zaman olduğu gibi bir "inanarak yapan" bir de "işe yaradığı için" bunu kullananlar olur diyelim ve geçelim.
----

Konuşmanın sonlarına doğru artık yutuculuğu kabul edilen sanat sisteminin, özellikle de politik içerikli sanatın bu günkü popülerliği ve ana akıma dönüşmesi bağlamında etcetera. yeni adiyla eroristlerin geleceğine döndü. Acaba bu insanlar da Sierra gibi dünyanın her yerinde sergilenecek, sokakta yaptıklarını galeriye taşıyarak da taşıyarak ilginçliklerini yitirecekler miydi?

Benim Erroristas ile ilgim onlardan biri olmak istememle alakalı daha çok. Bir mektup yazıp onlara katılmak istediğimi belirttim onlar da olur dedi. Zira galeride sergilemek göstermek için kurgulamak yerine buradan kişilerin gruba dahil olması bence heyecan verici. İstanbuldan katılacak erroristler aranıyor.
----

Neyse dağıldım yine. Yazdıklarımı düzeltmeden yayınlıyorum affedin.

----

erroristas internacional manifestosundan alıntı:

Erroristas…

we are all errorists
errare humanum est

1. Errorism : Concept and action are based on the idea that “error” is reality’s principle of order.
2. Errorism is a philosophically erroneous position, a ritual of negation, a disorganised organisation: failure as perfection, error as appropriate move.
3. The field of action of “Errorism” deploys practices that aim at the LIBERATION of the human being and language.
4. Confusion and surprise, black humour and absurdity are tools of the errorists.
5. Lapses and failed acts are an errorist delight.
(…extracts from the international errorist’s manifesto…)

http://platformgaranti.blogspot.com/

2 comments:

Anonymous said...

tabi bi de bu aktivist pratiklerin nerde nasıl bir çevrede yapıldığı, başka medium/aygıtlar vasıtasıyla
yeniden çoğaltım meselesi var ki, sanırım onu bir sonraki aşamada tartışmak gerekiyor...

Helena said...

Hello, I was wandering around the net and I found this. I don't know any turkish so I don't know what are you saying about the conference.

The thing is that based in my experience in Turkey I have the idea to make a project, a reader or independent publication, to think the role of artistic practices in relation with the location, with our own specificity as geopolitical spaces...

So, I don't know if you are interested in contribute in some way, please let me know.

Best wishes,
H

Search This Blog