İstiklal'de fırlatılan kaldırım taşları

19.ocak, Hrant Dink'in ölümü üzerinden tam 1 yıl geçti. Düşünceleri yüzünden insanların öldürüldüğü bir ülkedeyiz.

Devletin aleni veya örtük,sistematik veya değil her tür sivil kaynaklı demokratikleşme istemini engellemesi ve tüm kurumlarını sivillerine karşı kullanması noktasındayız. Temsili demokrasi ancak sivillerin etkin katılımı ile işleyebilir. Bu ise bu ülkede namevcut. Veya yöneten kesim ideolojisine sahip siviller bu hakkı kullanmakta.

Türkiye, kof demokrasi ile yönetilen bir ülkedir. İçi oyuktur. Demokrasi en iyi uygulandığı yerlerde bile tekrar tekrar mevcut şeklinin işleyip işlemediğini düşünmeyi, güncellemeyi gerektirir. Ama sağlam temeller üzerine oturmayan kof bir demokrasi ve bundan kurtulmak için getirilen her tür demokratikleştirme çabasını ilerici eleştirileri, yanlış etiketlemek kutuplaştırmak yasaklamak bu ülkeye en büyük zararı getiriyor.

___

Bu gün öğleden sonra istklal caddesi tünelde tam isveç konsolosluğu önünde faşizm karşıtı sloganlar atan bir grup ve polis birbirine girdi. Kaldırım taşları söküldü, fırlatıldı.

Cam kırığı sesleri geldi. Galiba Milliyetçi Hareket Partisi teşkilat binasının bir camı indi.

Kalabalığın üzerine hızla iki polis arabası daldı arkasından bu grup polis arabasını yamuk yumuk etti darbelerle. Çöp tenekesi- yeşil plastik olanlardan havada uçtuğunu gördüm. Sesler arttı. Bu iki araba o kadar hızla gitti ve kısa sürede daha fazla yaya polis geldi. Polis bu sivilleri kovalamaya başladı. Havaya ateş açıldı birkaç el.

Bir anda herşey karıştı. Ben çok korktum birileri ölecek diye polis veya sivil, bir ölüm korkunç olurdu.

Sonra iki gencin tutuklandığını gördüm. Bir tanesi uzun saçlıydı, açık kumral kıvırcık, polis başından bastırıyordu. Yalpalayarak yürüyordu. Ben annesini düşündüm hemen, tuhafdır, annesi oğlunun uzun saçlarını ne çok seviyordur diye geçti aklımdan. Diğeri daha zayıftı, kara kuru ama onu fazla görmedim. Onlara içerde işkence yapılmamasını, bu geceyi insan gibi atlatmalarını diledim. Cehaletle işkence edilen hayatları kararan manisalı gençler aklıma geldi.

Sonra tam bu karmaşada islami ve milliyetçi sloganlar atarak holigan karakterli bir grup belirdi, davul vardı ellerinde. Asmalımescitten çıktılar ve kazancıdan aşağıya indiler.Gürültülüydüler.

Karmaşa özetle şuydu; Hemen yanımda polis ve faşizm karşıtı grup karşı karşıya geldi, polis bu grup heryana dağılıp kaçınca işte gözaltına alınanlar geçti önümden. Az sonra da bu korkunç gürültülü faşist grup geçti tam ters istikametten. Olay çok büyümedi ara sokaklardaki koşturmaçaları görmedim tabii.

Tüm bunların arasında şiddetli bir sivil savaş endişesi duydum. Çok ama çok derinden bir sıkıntı tarifsiz. Yüzüm asıldı, gelecekten işlerin çığırından çıkmasından deli gibi korktum. Polisin güvenlik amaçlı bir kurum olmak yerine düşünen beyinleri susturmak için çalışması hep korkunçtu.

Politik katılımcılığın artması değil aksine baskılanması aleni aşikar bu toprakta. Demokrasiyi kendine ve kendi gibilere yontan yönetim bu ülkeyi mahfediyor.

Seçim döneminde vatan bölünmesi üzerinden politika üretenler, televizyonda bayraklarla donatılan vatan. Üniversiteler ce bile destek bulan aşırı milliyetçilik. Militarizm. Şiddet seviciliği. Evet bu eşsiz vatan, bu sosyal adaletsizlikte, insaniyetini de yitirmekte... Ben bu gün çok korktum. Gerçekten.Şiddetin hiçbir türünü kabul edemiyorum. Ama İtiraf ediyorum, yerlerinden sökülen kaldırım taşlarını görmek beni yine de sevindirdi.

___

FİKRİNİ ÖZGÜRCE İFADE ETMEK, bir haktır.

yokluğu durumunda,

Fikrini özgürce ifade etmeyi İSTEMEK

de öyle.

Eve döndüm. sakinleştirici aldım.

you tube, sansürlenmiş.

___


bir sorum var:

Türkiye de TELEVİZYON ve EKMEK kullanımı yasaklanırsa ne olur?

No comments:

Search This Blog